E-Kitap Palm tutan Muteferrika
Kitap Alacakaranlıkta & Tonio Kröger
Dosya tipleri: [PDB]  [PDF]
Öykü / Uzun Öyküler
Yazar: Thomas Mann
Yayın: Şubat 2001

...

  Küçücük kentin üstündeki bulut yığınlarının ardına saklanan kış güneşi, sütümsü ve soluk, zavallı bir ışık gibi görünüyordu. İki yanına dik çatılı evlerin sıralandığı sokaklar ıslak ve esintiliydi; ara sıra buza da, kara da benzemeyen yumuşak bir dolu düşüyordu.
  Paydos olmuştu. Özgür bırakılan çocuk seli kaldırımlı avludan geçerek demir parmaklıklı kapıdan dışarı akıyor, sonra sağa ve sola dağılıyordu.
  Büyükler kitap paketlerini ağırbaşlı bir tavırla göğüslerine yapıştırmış, sağ kollarıyla rüzgârı yararak, öğle yemeğine doğru kürek çekiyorlardı. Küçükler eriyen buzları çevreye sıçratarak neşeli neşeli koşarken, fok derisinden çantalarındaki ders gereçlerini birbirine vuruyorlardı. Kimi zaman da ciddi adımlarla yürüyen Wotan şapkalı ve Jupiter sakallı öğretmenlerin ya da başöğretmenin önünde uslu uslu okul şapkalarını çıkarıyorlardı.
  Epeydir caddede bekleyen Tonio Kröger, arkadaşlarıyla konuşarak avlu kapısından çıkıp onlarla birlikte uzaklaşmaya hazırlanan Hansa, "Hadi, geliyor musun?" dedi ve gülümseyerek ona doğru ilerledi... Hans, Tonio'ya bakarak, "Ne var?" dedi. "Ha! Sahi! Peki biraz gezinelim."
  Tonio sustu, gözleri bulandı. Acaba Hans bugün öğleyin gezmeye gideceklerini unutmuş muydu? Yoksa yeni mi aklına geliyordu? Oysa kendisi sözleştikleri zamandan beri sevinip duruyordu.
  Hans arkadaşlarına, "Haydi, size uğurlar olsun, ben Kröger'le şöyle bir dolaşacağım," dedi ve onlar sağa saparken, bunlar sola yöneldiler.
  Hans'la Tonio'nun dersten sonra gezinmeye zamanları vardı; çünkü ikisinin de evlerinde öğle yemeği dörtten önce yenmiyordu. Babaları kamu hizmetleri gören ve kentte etkili olan büyük tüccarlardı. Hızar makinelerinin puflayarak ve ıslık çalarak iri kütükleri kestiği ırmağın kıyısındaki geniş kereste deposu, kuşaklardan beri Hansen'lerindi. Tonio'ya gelince; arabaların, her gün kentin içinde, firmasının büyük siyah markası vurulmuş tahıl çuvallarını taşıdığı görülen Konsül Kröger'in oğluydu; atalarından kalan eski, büyük ev kentin en büyük konağıydı. Birçok tanıdığa raslayan iki arkadaş durmadan şapkalarını çıkarmak zorunda kalıyorlardı ve birçok kimse de bu on dört yaşındaki çocukları selamlıyordu.
  İkisinin de çantaları sırtlarındaydı, ikisi de iyi ve kalınca giyinmişti; Hans'ın sırtında kısa bir denizci paltosu vardı, üstlerindeki denizci giysilerinin geniş ve mavi yakaları, paltolarının sırt ve omuzlarını örtüyordu. Tonio'nun paltosu kemerli, kül rengi bir paltoydu. Hans'ın başında, altından keten sarısı saçlarının perçemi fışkıran siyah kurdeleli bir Danimarka gemici beresi vardı; olağanüstü güzel ve yapılı bir çocuktu; geniş omuzlar, dar kalçalar, keskin ve korkusuz bakışlı çelik mavisi gözler... Ama Tonio'nun yuvarlak kalpağının altındaki ince güney çizgileri taşıyan esmer yüzünde kara iki göz parlıyordu. Hafif gölgeli, kapakları çok ağır, anlatımı dalgın ve biraz duraksamalı... Ağız ve çenesinin çevresi az görülür incelikteydi. Yürüyüşü gevşek ve düzensizdi. Hans'ın siyah çoraplarının içindeki ince bacaklarıysa, olağanüstü esnek ve ritimli hareket ediyordu.
  Tonio bir şey söylemiyordu. Acı çekiyordu. Biraz eğri kaşları çatıktı, ıslık çalmak için dudaklarını yumrulaştırırken başını yana eğerek göz ucuyla uzaklara bakıyordu. Bu duruş ve bu anlatım ona özgü bir şeydi.
...
  Sarışın Inge, çarşıdaki girintili çıkıntılı sivri gotik çeşmenin yükseldiği yerde oturan Doktor Holm'un kızı Ingeborg Holm, on altı yaşında, Tonio Kröger'in sevdiği kızdı...
  Nasıl sevmişti? Belki onu bir kez görmüştü, ama bir akşam her zamankinden başka bir biçimde, bir ışık altında görmüştü; bir arkadaşıyla konuşurken başını çapkın bir edayla gülerek yana attığını; beyaz tülden yapılmış kol yeni dirseğinin altına kayarken, elini, ne pek güzel ne de pek ince bir genç kız eli olan elini başka bir biçimde başına götürdüğünü görmüştü; bir sözü, -belirsiz bir sözü- başka bir biçimde söylediğini işitti; gönlünü, yalnızca küçük bir budala olduğu vakitler Hans Hansen'e bakarken duyduğu hazdan daha güçlü bir mutluluk kapladı.
  O akşam onun düşlemini, kalın örgüsü, gülen mavi badem gözleri, çil lekelerinin hafifçe damgaladığı burnunun düşlemini gönlünde götürdü; uyuyamadı, çünkü hâlâ sesinin tınlayışını işitiyordu; yavaşça o önemsiz sözü söylediği andaki edaya öykünmek istedi ve ürperdi. Deneyim, ona bunun âşık olduğunu söylüyordu. Aşkın kendisini birçok acıya, üzüntüye ve aşağılık bir konuma düşüreceğini, ruhun erincini bozduğunu, yüreği ezgilerle doldurduğunu, ama bu ezgilere açık bir biçim vererek erinç içinde, yetkin bir yapıt yaratmak için gereken ruh dinginliğini vermediğini pek iyi bilmesine karşın, gene de bu ürpertiyi sevinçle karşıladı. Benliğini bütün bütüne aşka verdi ve onu ruhunun bütün gücüyle besledi; çünkü aşkın ruhu zenginleştirdiğini ve insanı yaşattığını biliyordu; aslında o da erinç ve dinginlik içinde yetkin bir yapıt yaratmaktan çok, ruh zenginliği ve yaşam istiyordu.
  Tonio Kröger, Ingeborg Holm'a Konsül Husteed'in hanımının evinde, dans dersi verilen o akşam vurulmuştu; bu, yalnızca ilerigelen ailelerin çocuklarına verilen özel bir dersti. Sırayla, dans ve görgü kuralları dersi almak için ailelerde toplanıyorlardı. Salt bunun için de, her hafta Hamburgtan bale öğretmeni Knaak geliyordu.
  Adı François Knaak'tı; bir görmeliydi, ne adamdı o!
  "Jai l'honneur de me vous représenter" derdi, "Mon nom est Knaak..." Bunu eğilirken değil, doğrulduktan sonra -yavaşça ve açık seçik- söylemeli. Her zaman kendinizi Fransızca konuşarak tanıtmanız gerekmeyebilir, ama Fransızcayla düzgün ve yanlışsız yapabilirseniz, Almanca çok daha iyi yapabilirsiniz."
  Siyah ipekten redingotu dolgun kalçalarına nasıl da güzel yapışıyordu! Pantolonu, geniş saten fiyonklarla süslenmiş rugan iskarpinleri üzerine yumuşak kıvrımlar yaparak düşüyordu; elâ gözleri kendi güzelliğinden duyduğu bıkkın bir mutlulukla çevreye bakıyordu... Herkes onun kendisine güveni ve inceliği altında eziliyordu.
...

 
 
Anasayfa
 
 
E-kitap
 
E-öykü
Bilgi